Sayfalar

11 Şubat 2012 Cumartesi

AŞK ÜZERİNE GÜZEL BİR YAZI OKUYUNUZ TAVSİYEDİR! Genç, nişanlısının “Ayrılık” konuşmasından sonra yüzükleri Haliç’e fırlatmış, Ardından da sahil şeridi boyunca arabasının içinde ağlayarak yola koyulmuştu. Kafasında derin bir intihar planı vardı. Arabasını kenara çekti ve boğaza doğru yaklaştı, Tam atlayacakken ensesindeki adamın öksürük sesiyle irkildi. ... ...“Ne yapıyorsun evlat?” dedi adam. “Ne yapacağım be! Terkedildim, artık hiçbir şeyin anlamı yok. Bu saçmalığa son vereceğim.”dedi genç. İhtiyar, babacan bir edayla sesini yükseltti ve “Gel bakalım şöyle” dedi. “Seninle biraz konuşalım” Gidip bir banka oturdular. Gencin ağlaması kesildikten sonra adamla konuşmak istedi ve “İhtiyar” dedi. “Aşk nedir sence?” İhtiyar uçuruma yaklaşmışçasına irkildi. Şarabı boğazında düğümlendi. Gözleri buğulandı. Durdu. Düşündü derince. Gözleri uzaklara dalıp gitti. Sesi titreyerek “Aşk” dedi “Evlat, aşk bile bile tutsaklıktır…” “Onu görünce kanın donar. Sanki tüm kan beynine yığılır. Çatlayacak gibi olursun. Onun iki dudağından çıkan her kelimeyi aklına yazarsın. Gözleri senin güneşin olur. Ve sen gerçek güneşe kızarsın, doğup onu uyandırmasın diye. Dudakları bir başkadır be evlat. Denizde salına salına giden bir yelkenliyi andırır. Gördüğün her elbiseyi o giysin istersin. Duyduğun her şarkıyı onu beyninde canlandırarak dinlersin. O “İyi geceler” demese gecen geçmez olur. Akrep ve yelkovan donar kalır yerinde, kıpırdamaz. Geceler düşmanın olur.” Genç, durgun ihtiyarın bu kadar derin konuşmasına şaşırmıştı. Aşk, bu kadar derin miydi? Derin bir düşünceye daldı. İhtiyar, sanki gencin bu şoku üzerinden atmasını bekliyor Ve yeni cümlelerini aklında kuruyordu. Genç, hem şaşkınlık hem de merakla sordu “Eee sonra?” “Sonrası evlat, çok seversin onu. Rüzgâr saçının bir telini savursa, Rüzgâra düşman olursun. İstanbul soğuk olsa biraz, Kızarsın şehre neden bu kadar soğuk diye… Gözleri çıkmaz olur aklından. Kendine hasret yaparsın, bakışlarından.” “Tüm dünya onun etrafında döner sanki Adını duyduğuna, yüzün kızarır, ağlarsın. Gördüğünde nutkun tutulur Hayatının anlamını yüklersin ona evlat, Hayatının anlamını yüklersin.” Genç beyninden vurulmuşa dönmüştü. Ömründe hiç kimse onunla hem bu kadar samimi, Hem de bu kadar çarpıcı konuşmamıştı Bu adamı daha yakından tanımalı, onun bilgilerini kendine rehber edinmeliydi. “İhtiyar” dedi. “İsmin nedir senin?” İhtiyar durdu. “Ne önemi var?” dedi. “Boşver.” Genç yine duraksadı. Başka bir soruyla yöneldi adama. “Peki” dedi. “Bu anlattıklarının sonunda ne olur?” İhtiyar olayın başından beri gözünde tuttuğu o yaşlarını bıraktı, Yanaklarından süzülen iki damla yaşla beraber. “O seni hiç sevmez evlat.” dedi. “Sen ona tutuşur yanarsın.” “Onun senin varlığından bile haberi yoktur.” Genç durdu. Son bir cümle duymak istiyordu ve şöyle dedi. “Peki, ihtiyar, âşık o zaman ne yapar?” İhtiyar ağlarken gülmeye başladı, göbeği iki sallandıktan sonra durdu. “Ne yapacak ki evladım, sokaklara düşer, şaraba başlar” Sonra da senin gibi gençlere hikâyesini anlatır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder